top of page
Yazarın fotoğrafıBetül Demirkiran

Amerikalıların Yüzleştiği Büyük Gerçek

Öğrencilerimle konuşurken 'Nisan ayında Amerika çok karışır! sözümün üzerinden bir kaç ay geçmişti ki öğrenci protestoları patlak verdi. Ama ben böyle bir şey beklemiyordum, farklı sebeplerden ötürü halk sesini yükseltebilir demiştim.


Günlerdir her medyayı takip ediyorum, öğrencilerin paylaşımlarını an be ban izliyorum. Üniversitelere kadar gittiğim oldu. Kolombiya Üniversitesinde senatör çocuklarının da içinde olduğu bir grup öğrencinin yeter artık demesiyle başladı her şey.


Öğrenciler korkmuyorlar, ne akademik kariyerlerini kaybetmekten, ne ailelerine zarar gelmesinden, ne cezalandırılmaktan asla korkmuyorlar. Amerikan gençlerinin otorite ile ilişkisi bizim gençlerinki gibi değil. Biz anne babamıza otorite figürü olarak geleneksel çerçevede boyun eğen, itaat eden, söz dinleyen, elalemin sözüne önem veren bir gençliktik. Böyle büyüdük, polisten, devletten, sahip olduklarımızı kaybetmekten korktuk. Bize bu öğretildi çünkü.


Amerikan çocuklarının aileleriyle ilişkisi farklı. Dolayısıyla otorite ile ilişkileri de farklı. Amerikan medyası korkunç bir manipülasyon yaparak, öğrenciler terörist gibi göstererek, bazı güçler öğrencilere sözde İsrailli grupları saldırtarak olayı başka yere çekme çalıştı ama tutmadı.


Profesörler, öğrenciler, Hollywood oyuncuları, yahudiler, her türlü ırktan, cinsiyetten, cinsel tercihten (Lgbtq) insan ayakta. Vazgeçmeyeceğiz diyorlar. Amerika halkı aslında büyük bir gerçekle yüzleşiyor, demokrasinin sadece belirli bir kesime göre şekillendiğini, ve seçtikleri sözde demokratların değil başka başka güruhların ülkeyi yönettiklerini fark ediyorlar. Şaşkınlar ve öfkeliler.


Bizim cenahta ise Filistin meselesi sanki İslami bir mesele olarak söylemlere yansıdığı için bizde 'aman canım salak müslümanların kendi meselesi' diyen de var, 'bizim Araplarla işimiz olmaz' diyen de… 'Atalarının yediği b.ku temizlesinler' diyen de var…. biz de mesele politize ediliyor. Dolayısıyla durumun insan haklarıyla ilgili olan tarafı gözden kaçıyor.


Oysa ki ortada bir insan hakkı var, ölenlerin dininden, ırkından bağımsız bir mesele. Amerika'da öğrenciler terör örgütüne (Hamas) e destek vermekle suçlandılar halbuki ona da karşılar. Zaten dünyadaki tüm örgütleri kimlerin finanse ettiğini çoğumuz biliyoruz öyle değil mi. Her taşın altından aynı isimler çıkıyor.


Meselenin diğer gözden kaçan yanı ise, bugün yaşanan travmaların daha yüz yıllar boyu nesilden nesile aktarılacağı gerçeği. Nasıl ki İsrail halkına, atalarından aktarılan travma aslında bugünün resmini çiziyorsa, Filistin'de acı çeken her insanın, eğer hayatta kalabilirlerse, soyundan gelen çocuklar ileride çok ciddi psikolojik sorunlar yaşayacak, ya da kurban psikolojinde kendini yitirecek, ve yahut hiç olmasını istemediğim şey olacak, onlar da başkasına zulüm yapacak. İngilizce bilenler için medium.com da yazım




Yani aslında sistem, sadece bize travma yaratarak istediğini elde etmiyor, sonraki nesillerin de bizden onlara aktarılan stres fenotiplerinin esiri olarak boyun eğmelerini istiyorlar. Covid hikayesi de tam da bu yüzden ortaya atılmadı mı? Birileri bazı hikayeler yazıyorlar, biz de onlara inanıyoruz. Ancak Amerikan halkı uyanıyor, hem şok vaziyetteler hem de öfkeli. Çünkü şimdiye kadar demokrasinin olduğunu bu ülkenin özgürlükler ülkesi olduğuna inanıyorud büyük bir çoğunluğu. Ancak parlamentodan İsrail'i ve halkını koruyacak antisemitizm adı altında orkunç yasalar çıkarmaya çalışıyorlar. Amerikalılar şunu söylüyor 'vay beee bizi biz değil başka ülke yönetiyormuş'.


Aynı uyanışı bütün ülkeler için diliyorum. Bizim ülkemiz için de... Biz hala ülkemizi kurtaracak yeni bir lider bekleyip duralım. Batı bireyleştiği için, kurtarıcının halkın kendisi olduğunun artık çok farkında. Ancak bu kolay olmayacak, güç ve erk sahipleri ellerinden geleni ardına koymayacak. Bazı şeyler feda edilmeden bir şeyler değişmez malesef. Esas soru şu, biz hazır mıyız bu feda edişe. Dünyanın gidişatını değiştirmek için, sonraki nesiller için, hazır mıyız? Yoksa konfor alanımızda yaşamak ve sahip olduklarımızı kaybetmemek adına, sadece kendimizi düşünerek yaşamaya devam mı edeceğiz. Ben kendimi, torunlarımdan bile sorumlu hissediyorum, hatta onların da çocuklarından. Bu nedenle elimden gelen ne varsa yapmaya çalışıyorum. Kimse bizi kurtarmayacak, bunu Filistinlilerin de 50 yıl önce anlamarını dilerdim ama onlar da anlayamadılar. Filistin kendi hikayesini değiştirmek için elde ettiği şansları belki de kaçırmış olabilir. Onlar kaçırdı diye dünya buna seyirci kalmayı düşünmüyor. Yeni bir hikaye yazılıyor, istesek de istemesek de hepimiz bu hikayenin bir parçası olacağız. Hangi taraftan



bir parça olacağımızı kendimiz belirleyeceğz.


176 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commenti


bottom of page