Diamond Tema, takip ettiğim biri, bir çok konuya hakim. Uzunca bir süredir videolarını izliyorum. Çok bilgili, çok okumuş, bir kütühpaneden daha fazlası, insansı bir google gibi, her sorunuza cevap verebilir. Bir çok genç Allah inancını bıraktı onu izleyerek, yorumları da okuyorum. İntiharı düşünenler bile oldu, 'tüm inancımızı yıktın, ben şimdi niye yaşayayım' minvalinde çokça yorum okudum. Sonra da çocuk ölüm tehditleri aldı, hala da alıyor sanırım. Hatta ülke bile değiştirdi sanırım bu yüzden. E tabi ben psikoloji bilimi uzmanıyım, merceğime aldım bir çok şeyi. Önce annesini araştırdım ve aradığım videoları buldum. Hatta yakın zamanda tekrar annesiyle bir yayın yapmıştı.
Annesi yayınlarda doğum saatine kadar söyledi, yetmedi doğum haritasına baktım. Elbette ki o inanmaz böyle şeylere de, ben şunu diyebilirim, öz değer sorununu dini argümanlara karşı gelerek, onları alt ederek çözmeye çalışıyor. Eh Venüs'ü de Aslan burcunda. Tabi ki popüler olmak, ön plana çıkmak, alkışlanmak, bilinmek gibi motivasyonları da var diyebilriz. Fakat daha da derin meseleler var Dimaond'un bile bellki de farkında olmadığı.
Bir insan, bir şeyle çok uğraşır ve sürekli dile getirirse büyük ihtimalle o konuyla ilgili bir yarası, bir öfkesi bir travması vardır deriz. Mesela mini eteklilere öfke duyan bir dindar hanımın, çocukken mini etek giymeye heves ettiğinde babasından yediği tokat çıkar genelde hatıralarından. Dolayısıyla, savaştığımız her şeyle aramızda daha derinden bağlarımız ve bilinçdışı programlarımız vardır.
Tema’nın annesiyle olan videoları dikkatle izledim, eşiyle ilgili videolarını da izledim. Annesi, Osmanlı'nın Arnavutluk'u nasıl bıraktığını anlatıyordu. Hatta 'terk edilme' filini kullanmıştı. Osmanlı, Arnavutluk'u terk etti. Çokça Arnavut tanıdım ve Osmanlıya olan öfkelerine şahit oldum. Tema'nın da annesinin gözlerinde bu öfke ve bu öfkeden aldığı yaşam gücü vardı. Öfke, çelişkili gibi görünse de insana yaşam gücü verir. Diamond'un bebekken yaşadığı olayları, başlarına gelen korkunç durumları anlatırken ben bir uzman olarak acaba bu travmalarla çalıştılar mı diye soruyordum kendi kendime. Çok ağır travmalar yaşamış annesi, kolay değil. Ama mücadele etmiş, savaşmış, hayatta kalmış ve çocukları için her şeyi yapmış. Eşiyle ilgili bir bilgi vermedi, bilmiyorum belki başka videolarda Dimaond Tema'nın babasıyla ilgili bilgiler vardır.
Üst nesillerin yaşadıkları travma, alt nesile aktarılır ve bu alt nesilde bazı duygu durumlarına ve davranış paternlerine neden olur. Mesela babanızın yaşadığı travmatik bir deneyim, onun beyninde bir stres fenotipi oluşturur ve bu fenotip size de aktarılır. Diamond Tema'nın İslam dinine, Osmanlı'ya olan bakış açısını annesinin ve atalarının yaşadığı travmalarından bağımsız değerlendirmek mümkün değil. Dolayısıyla Tema’nın epeigenetik olarak aktarılmış bir öfkesi ve travması da var üst nesillerden. Ve bu onu İslam’a inanan insanları 'uyandırma' çabalarında motive etmiş anlaşılan. Ve bu motivasyon onun ünlü olmasını sağladı. Yani o da dini sömürüp, maddi menfaatleri için kullananlar gibi, bir şekilde yine dini kullanarak, argümanlarını sunarak, müslümanların üzerine giderek popüler olmayı başardı diyebilirim.
Şeriat, insanın nihayi ulaşması gereken hedefi değildir. Dünyadaki neredeyse bütün öğretilerde insanın nihai ulaşması gereken yerin kendisi olduğu salık verilir. İnsanın kendisine ulaşabilmesi için, bir rehbere bir öğretiye ihtiyacı olduğu aşikardir. Bugün biz terapistlerin yaptığı şey de bu, insanlara kendilerini görmeleri için rehberlik etmek. Şeriat dinin nihai amacı değildir, ya da diğer dinlerdeki kurallar... Şimdiye kadar araştırdığım hiç bir inançta temel esasın, nihai hedefin kurallara uymak, itaat etmek olduğunu görmedim. Bu şekilde olması inananların kurguları olduğunu gördüm sadece. Freud, inancın insan psikolojisine ne kadar iyi geldiğini bildiği için 'İnsanlar anksiyetlerini çözmek için Allah inancını uydurdu' der. Yani ilk inanan insan kimdi ve nasıl bir anksiyetesi vardı garibimin bilemeyiz. Ama bugün tarihi aydınlantan, toprağın altından çıkan tüm kalıntıların sebebi insanların bir inanaca bağlı olmalarıdır. İnanç olmasaydı, tarih olmazdı, insanlık olmazdı. Fakat yine inanç olmasaydı, bu kadar savaş, kan, gözyaşı da olmazdı. Dinlerin politik arenada nelere mal olduğunu hepimiz biliyoruz. Hiç bir şey olmasa da bile radikal tarikatların insan psikolojisine ne kadar zarar verdiğini de görüyoruz. Anneannemin dediği gibi, bu iki ucu b.klu bir değnek gibi hissettiriyor.
Ben ABD'ye doktora için geldiğimden beri çok araştırma okudum, eğitimler alıyorum hala. Ve burada da inancın, insanı nasıl iyileştirdiğine dair bir çok bilimsel çalışma var. Yani Aişe 6 yaşında evlenmiş, evlenmemiş, öyle de olmuş, böyle de olmuş bir çok yoruma ve geleneğe dayalı mesele aslında inancın temel özünü oluşturmuyor. Koskokaca bir inancı Arap geleneklerinin içine hapsetmek acımasızlık olur. Ancak şu da bir gerçek ki, Türkler müslüman olduktan sonra kadim geleneklerini bırakıp araplaştılar. İslam, insanı araplaştırmamalı. Bugün Amerika'daki İngilizce Kuran tercümeleri bizdeki tercümelerden çok farklı. Ve Filistin meselesi nedeni ile bir çok genç Kuran'ı sabahlara kadar okuyarak müslüman oluyor. Hepsi de eğitimli, gayet akılları başlarında. Mesela onların önemli gördükleri şey, Kuran'daki şefkat dili ve insanın tekamül süreci. Buna dikkat ediyorlarmış. Allah çok koruyucu, insanı güvende hissettiriyor diyorlar.
Ben de düşünüyorum, e peki biz niye Allah'ı cezalandırıcı, sopa sallayan, tehditler eden, adaletsiz uygulamaları olan bir varlık olarak algılıyoruz? Batı daha dişil bir Allah tasavvuru tanımlarken, biz daha eril bir Allah tanımlıyoruz. Neden? Neden onlar Ayşe meselesine takılmıyor mesela? Ya da başörtü meselesine? Başı açık bir çok dindar batılı müslüman var. Kimse kimseye eziyet etmiyor. Temel mesele, sevgi ve güven ve din bana bunu sağladı diyolar. Aynı din bize niye bunu sağlamıyor?
Diamond Tema da aslında bu eril dile karşı geliyor bana göre ve bu yüzden sorgulamaları çok doğru. Ancak eşiyle olan videolarını izlediğimde mesela (eşi annesinin tıpatıp aynısı bunu da söylemeliyim) 'Ben erkek olacak mısım ama yanlışıkla kadın olarak doğmuşum' dedi, gayet maskulen tavırlar sergilerken. Tema'nın annesi de aynı tavırları sergiliyor. Belli ki kadın olmakla ilgili bir mesele de var. Tema'nın eşinin beden diline bakarsak, sürekli tişörtünü ve saçını düzeltme davranışlarından aslında derin bir özgüven sorunu da yaşadığını söylemek mümkün. E kolay değil, Diamond Tema'nın eşi olmak. İşin esprisi bir yana, bu kadar göz önünde olarak, çaba göstererek acaba kendi derinliklerine, kendi patolojilerine bakmayı unutuyorlar mı diye sorguluyorum ben de.
Diamond Tema, evet çok bilgili, karizmatik, konulara hakim. Fakat ister adına Allah deyin, ister evren, ister Buda… İnsanın iyileşmesi için artık batı da inanca ihtiyacı olduğunu söylüyor. Çünkü bir yaratıcıya inanmak ve güvenmek kişinin daha sağlıklı bir hayat sürmesini sağlıyor.
Ben hiç bir zaman inancın ideolojiye dönüşmesinden, politikleşmesinden yana değilim. Bir inanç, bir fikir kurumsallaşırsa işte o zaman amacından sapıyor ve insanları kontrol eden bir güce dönüşüyor. İtidalli inanmak, her zaman en iyisidir. Ancak tabi ki sorgulamayı da elden bırakmamak gerekir. Her kesimden kuruma sesleniyorum, izin verin de insanlar istedikleri gibi inansın. Ya da inanmasın. Uyanması gerekenler zaten bir şekilde uyanacak. Bir simülasyon olduğu gayet aşikar bir dünyada yaşarken kendimizi yıpratmaya değer mi?
İslam olmasaydı, Işid olmazdı, Ortadoğu bu halde olmazdı, müslümanlar bu kadar kötü bir hayat sürmezdi, mantıksal olarak doğru, ancak gelin görün ki İslam olmasaydı Diamond da meşhur olmazdı en azından bu bir gerçek. Bu hep böyledir, inananı da inanmayanı da dini kullanarak kaymağını yer.
Mesele, İslam, din, inanç değil, mesele çok daha derin. İslam dinin olmadığı toplumlar da mutsuz. Bugün en gelişmiş ülkelerde intihar ve depresyon oranları gittikçe artıyor. Din yüzünden mi? İnsanın kadim varoluş meselesine bir cevap bulamayışından. Din size, atomları parçalamanız için Cern'i kurdurmaz, ama kendi varlığınızı anlamlandırmanıza yardımcı olmak, sizi kendi atomlarınızla buluşturup ruhsal olarak geliştirir. Biraz böyle bakalım inanca. Tüm kurallardan sıyırarak, ben ne için inanıyorum? Allah'a olan inancım, beni korkutuyor mu, beni güvende mi hisettiriyor, yoksa cehenneme gideceğim diye anskiyete mi yaşıyorum? İnandığınız her neyse, sizde anskiyeteyi azaltıyor ve daha huzurlu, daha kendiniz olabileceğiniz bir yaşam sunuyorsa, kendinizin daha derinine bakmanızda yardımcı oluyorsa ne ala. Olmuyorsa işte orada neye ve niçin inandığınızı sorgulamanız gerekir. Bu arda Diamond'u gençleri dinsizleştiriyor diye tehdit edenlere de şunu söylemek istiyorum, ben de inanan bir insanım Diamond ben dinsizleştirmiyor, ancak kendi çapında yaşadığı narsisitik tatmin onu hiç ummadığı anda yerler bir edebilir bunu söyleyebilirim. Bir google gibi her bilgiyi barındıyor ancak yorum gücü oldukça az, fakat bizim ülke insanı okumadığı için onu gözünde çok büyütüyor. Eh bizim ülkemiz de gizli narsistlerin çok olduğu bir ülkedir. Narsistlerin ışığı etrafında dönen gizli narsistler olmasa kim para kazanacak, kim şöhret olacak?.
Dindanların korktuğu şey dinin elden gitmesiyse din zaten hiç onlarla olmamıştır. İnanan insan için korku yoktur. Ayrıca din elde de değildir, inanç beyin sapından orbitofrontal kortekse kurulan incecik bir bağ ve iletişimle oluyor. Bunun sağlam olması da ebeveyninize güvenli bağlamanızla ilgili. Yine döndük dolaştık psikolojiye geldik öyle değil mi? Bilim güzel şey, yoldaki ışığınızdır. Bilimden eksik kalmayın. Vesselam.
Betül Demirkıran
Applied Psychology Scientist/Author/Phd candidate.
Comments